YAZAR DETAYI
Ahmet GÜDÜCÜOĞLU
![]() TREN İSTASYONLARI
Yazı Tarihi: 11 Ocak 2022 Salı 06:17
Yaşamımızda benim kuşağımdan olanların ve daha da eskilerin hayatlarında istasyonların özel bir yeri ve anlamı vardır. Bizler istasyon dendiğinde öncelikle tren istasyonlarını anlarız. Şehirlerarası otobüs seferlerinin henüz yaygınlık kazanmadığı zamanlarda trenler, buna bağlı olarak da tren istasyonları günlük yaşamda önemli bir yere sahipti. Batı ülkelerini görüp oralarda yaşamış olanlar bilirler. En gelişmiş olanlarında bile şehirlerarasında, hatta ülkeler arasında en çok kullanılan ulaşım aracı trendir. Ağırlıklı olarak Fransa, İngiltere ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yoğun olarak trenler kullanılmaktadır. Garların dünya edebiyatındaki yeri dendiğinde ise, savaş yılları konulu edebiyat ve kuşkusuz sinema vb. ürünlerine ilişkin olanlar başta olmak üzere, zihnime sayısız çağrışım, gözlerimin önüne sayısız istasyon görüntüsü üşüşüyor. Bizde tren istasyonları ve edebiyat konusu gündeme geldiğinde, kuşkusuz en başta Nâzım Hikmet’in “Haydarpaşa Garında/1941 baharında” dizeleriyle başlayan ölümsüz yapıtı “Memleketimden İnsan Manzaraları” akla gelecektir. Sadece o mu? Yine ölümsüz şiirlerinden “Saman Sarısı”nın başlıca mekânları da trenler ve garlardır. Özellikle küçük şehirlerin, kasabaların, daha da küçük yerleşim yerlerinin tren istasyonları, ara istasyonlar ve oralarda yaşanan hayatlar tiyatro yapıtlarının da konusu olmuştur. Benim için tren istasyonlarının her zaman bir çekiciliği olmuştur. Kavuşma ve ayrılma mekânlarıdır. Fazlaca mekanik koşuşturma yerleri olan havaalanları için aynı şeyi düşünemem. Benim şiirim, trenlerde ve tren istasyonlarındadır. En sevgili şairlerimden Ceyhun Atuf Kansu’nun yoksul Anadolu kasabalarının tren istasyonlarından söz eden, her zaman dilimin ucundaki dizelerinde dile getirilmiş olduğu gibi: “Üçüncü mevki vagonlardan taşan kebap kokusu İstasyon çeşmesinden garip garip akan su…” Liseli yıllarımda kara trenlerin o üçüncü mevki vagonlarının kompartımanlarında az mı yolculuk etmişliğim var! Tren pencerelerinden yıldızlara; küçük yerleşim yerlerinin, uzaktaki köylerin ışıklarına bakarak, bağıra bağıra özlem dolu az mı şarkılar söyledim! Neyin özlemi derseniz, bunu kim bilebilir. Ataol Behramoğlu’nun Attilâ İlhan’a ithaf ettiği bir on sekiz yaş şiiri olan “Mızıka”nın ilk dizeleri tren istasyonlarını çok güzel anlatır: “Karlı gecelerde küçük istasyonlarda Düdük çalan trenlere bayılıyorum Tül perdeler ardında kadınlar gülüyor Tutup pencerelere tırmanıyorum” Ya da yine ayni Şairin “Melânkoli” den şu dizeler: “Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer Gitgide uzaklaşan tren sesi…”
“Ben sana mecburum” adlı eserinde Atilla İlhan da treni anlatır: “hep yanıldık mı kimbilir inanmak gelmiyor içimden o yanlış tren bindiğimiz midir azala azala unutulduğumuz hani Leipzig Garı'nda biten yine yanlış mı yaşıyoruz” “Düello” adlı şiirinde Behçet Aysan, yine bize tren garını dizelerine döker: “ay düşünce denize seni hatırlarım ince ince yağan yağmur, iskeleye yanaşan vapur Haydarpaşa garı seni hatırlarım. ay düşünce denize kalbim çarpar, telaşlı bir kuş olur, siyahlar içinde bir kadın ve yakasında ipiri kırmızı bir gül seni hatırlarım. ay düşünce denize söylenmemiş sessiz bir şarkıydım, tozup giden bir ilk kar solgun begonya kalkmak üzere bir tren seni hatırlarım.”
Bu yazı 944 defa okunmuştur.
YORUMLAR
DİĞER YAZILARI
» NEREYE GİTTİLER?
» HİROŞİMA BARIŞ PARKI
» İLHAN İREM
» ÜNZİLE
» YAŞLILIK
» BÜLENT EKEN
» DİDEM MADAK
» ANNE VE BABA
» ORHAN SUAT
» TOLSTOY
Yazarın tüm yazıları >>>
|
E-Gazete
![]() Yazarlar
Anket
Hava Durumu
Facebook
Twitter
Tweets by GazeteGorunum |