top of page
Yazarın fotoğrafıVicdan ALADAĞ

ŞEYH SAİT AYAKLANMASI NASIL BAŞLADI ?

Emekli Tuğgeneral Naim BABÜROĞLU Şeyh Sait Ayaklanması ile ilgili önemli bir bilgilendirme yazısı kaleme almıştır. Son derece bilgilendirici ve aydınlatıcı bir yazı olup yazı noktasına virgülüne dokunmadan aşağıya alınmıştır.

Şeyh Sait ve Musul-Kerkük

Naim BABÜROĞLU

13 Aralık 2023 / 00:01

 

Bir Jandarma Birliği, altı asker kaçağını yakalamak için 13 Şubat 1925’te Bingöl’ün Eğil Bucağı’na bağlı Piran köyüne gelir. 

 

Piran köyü, Şeyh Sait’in kardeşi Şeyh Abdurrahman’ın köyüydü.

 

Ayaklanma hazırlığı yapan Şeyh Sait, üç yüz kadar atlı isyancıyla birlikte oradaydı. 

Kaçakları Jandarmaya vermek istemedi. Birlik komutanları, görevlerini yapmak zorunda olduklarını söylediler. 

 

Bunun üzerine Şeyh Sait, subay ve askerlere ateş açar. İki teğmeni tutsak alır.  

 

Planlanan ve tarihe Şeyh Sait isyanı olarak geçen ayaklanma böylece başlatılmış olur.

 

Hınıslı bir aşiret reisi olan Şeyh Sait, bölgedeki Nakşibendi Tarikatı’na bağlı müritlerin önderi, okuma yazma bilmeyen bir toprak ağasıydı. 

 

Dinsel konumunu kullanarak, köylülere ücretsiz çobanlık yaptırmış ve onların sırtından büyük bir servet kazanmıştı. Ankara’da kurulan Cumhuriyet onu rahatsız ediyordu. Osmanlı döneminde sahip olduğu ayrıcalıklı haklarını yitirmekten korkuyordu. 

 

Ayaklanmaya, özellikle Varto ve Tunceli’nin Alevi aşiretleri katılmadılar. Hatta karşı koydular. Veli Ağa Aşireti, Şeyh Sait’e karşı savaştı. Mustafa Kemal Paşa, bu nedenle 27 Şubat 1925’te Hormek Aşireti’ne bir kutlama telgrafı gönderdi.”

 

***

 

Şeyh Sait’in adamları, ellerinde yeşil sancak, göğüslerinin üzerinde Kur’an-ı Kerim; bankaları, evleri, dükkânları basıp soyarak ilerlediler. 

 

Kürdistan’ın geçici başkenti yapmayı düşündükleri Bingöl ve Elazığ’ı ele geçirdiler. Lice’yi Ergani’yi ve çok sayıda köyü işgal ettiler. 

 

Silahlı isyancılar, cami şerefelerinden Türk askerine ateş açtılar. 

 

Çatışmalar, Diyarbakır’da bir savaş durumunu yansıtıyordu. 

 

Şeyh Sait’in hocaları, Şeyh Sait’le birlikte savaşanlara Cennet’te ödüller vadediyordu. 

 

Kent ve köylerde, yerden ve havadan bildiriler dağıtılıyor:

 

“Hilafetsiz Müslümanlık olmaz; saltanat ve hilafet geri getirilmeli, okullarda dinsizlik öğreten, kadınları yarı çıplak gezdiren Kemalist hükûmetin başı ezilmelidir....”  deniyordu. Ayaklanmacılar hem dini hem de etnik yapıyı kullandılar. 

 

***

 

Şeyh Sait İsyanı, Kürtçülerin ve Şeriatçıların anlattığı gibi Piran’da (Dicle) hazırlıksız bir şekilde aniden başlamadı. En az iki yıldır hazırlıkları yapılıyordu. 

 

İngiliz istihbaratı isyanın çıkacağını yedi ay önce Londra’ya bildirmişti. İngilizler, Musul-Kerkük için adım atan Türkiye’ye karşı Nakşi-Kürt kartını masaya sürmek için hazırlık yapmıştı. 

 

İngilizler, Musul-Kerkük’e el koymak için çalışırken, Kürtçüler ise “Kürt-İslam Devleti” kurmak hayaliyle onlarla iş birliği yapıyorlardı. İngilizler, isyanın zamanlamasını Türkiye’nin Musul-Kerkük’e odaklanacağı sırada, enerjisini ve kuvvetini isyan bölgesine çekecek şekilde planladılar. 

 

İsyan başarılı olmazsa bile, Türkiye kuvvet gönderemeyeceği için Musul-Kerkük’ten olacaktı. İngiltere’nin istediği buydu. Böyle de oldu. 

 

Ayaklanmanın başlangıç aşamasında, Bağdat’taki Fransız Komiserliği, Paris’e 40 sayfalık bir rapor gönderir. Raporda şöyle yazılır:

 

“Şeyh Sait, 1918’den beri amacı İngiliz mandası altında bir Kürt Devleti kurmak olan, İstanbul Kürt Komitesi’ne bağlı olarak çalışmaktadır…” 

 

***

 

1925 yılında, Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği, Paris’e gönderdiği gizli raporda Şeyh Sait isyanı ile ilgili şunları yazar:

 

“Şeyh Sait ayaklanması kendiliğinden birdenbire ortaya çıkmadı. Kürdistan dağları yabancıların kışkırtması ve desteği ile ayaklandı. Bu bölgede ortaya çıkan olaylar, İngilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra hiç affetmedikleri Mustafa Kemal’e karşı yürüttükleri siyasetin bir parçasıdır. 

 

Kürt ayaklanması bundan daha iyi koşullarda patlak veremezdi. Ayaklanma, Türklerin Musul üzerindeki iddialarını araştıran komisyonda, Türklerin kendi topraklarındaki Kürtler arasında bile huzuru sağlayamayacağını gösterecekti.”

 

Sadece bu belge bile, İngilizlerin Musul-Kerkük üzerindeki hedeflerini göstermektedir.

 

Şeyh Sait İsyanı mimarlarından Kürt İslamcılar, Ermeni terörist çetelerle ittifak içindedirler. 

 

Ortak bir örgüt de kurarlar. Örgütün adı, Taşnak-Hoybun’dur. Örgüt, Türkiye ve Türkler aleyhine çalışmak ve kan dökmek amacıyla kurulur. 1980’lerde PKK/ASALA ittifakı bu örgütün devamıdır. Hedef Türk düşmanlığı.

 

***

 

1925 Nisan ayı ortasında, Şeyh Sait ve yanındakiler kuşatıldılar. Durumu umutsuz gören Şeyh Sait, yenilgiyi kabul ederek teslim oldu. Üzerinde, çeşitli belgeler ve yetkilileri şaşırtacak kadar altın çıktı. 13 Şubat’ta başlayan ayaklanma 62 gün sürdü ve 15 Nisan 1925’te bastırıldı. 

 

***

 

Ve yıl 2014… Cumhuriyet’e ve Türkiye’nin bütünlüğüne kasteden Şeyh Sait’in adı, yıllar sonra, 2014’te Diyarbakır’da bir meydana verildi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi, Dağkapı Meydanı'nın adını, Şeyh Sait Meydanı olarak değiştirdi. Meydana giden yollarda bulunan yön tabelalarına, “Şeyh Said Meydanı” yazıları konuldu. Dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, PKK terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddia edilen Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Gültan Kışanak: “Biz bu nedenle meclisimizde tartıştık. Şeyh Said isminin meydana verilmesi bizim önerimizdi. Ak Partili meclis üyeleri de destek verdi…”  açıklamasını yaptı.

 

Ve yıl 2023… Diyarbakır Belediyesi, yapımı süren bulvara Şeyh Sait’in adını verdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi duyurusu şöyleydi: “Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık.” 

 

İngilizlerle iş birliği yaparak isyan eden, Musul ve Kerkük’ün elden çıkmasına neden olan Şeyh Sait anısına meydan ve bulvar… 

 

PKK bölücü terör örgütünün yere göğe sığdıramadığı Şeyh Sait’in anısına bulvar… 

 

Kahramanlarımıza ve şehitlerimize hakkımızı böyle mi ödeyeceğiz?..

 

Kanla yeşeren bu vatana borcumuzu böyle mi ödeyeceğiz?.. 

 

Devlet böyle bir yanlışı yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır…

 

Naim BABÜROĞLU’na saygılarımla……

 

                                                               

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page