top of page
Yazarın fotoğrafıAhmet Güdücüoğlu

DÜNYA TİYATRO GÜNÜ

DÜNYA TİYATRO GÜNÜ

27 Mart tarihinde, Dünya Tiyatro Günü’nü kutluyoruz. Bir edebiyat türü olarak tiyatro, oyuncular tarafından, seyircilerin önünde temsil edilmek amacıyla yazılmış eserlerdir. Tiyatro sanatı, insanı ve insanın yaşamla olan çelişkisini, doğruyu bulma çabasını ve çatışmalarını ele alır. Eğlendirme amacı olan tiyatro, insanın kendisini ve toplumla olan  mücadelesini bir sahne aracılığıyla yansıtırken, eğitmeyi de amaçlar. Toplumun eğitiminde çok önemli rolü olan tiyatro, yaşamda eksik görülen durumu eleştirerek doğru yolu göstermek, toplumu belli bir doğrultuda ileri götürmek, gayesini gütmüştür. Tiyatro sanatı tarihe tanıklık eder; Dünya’yı, hayatı, insanları seyrederek ve anlayarak bilgiyle doğru yorumlamak en önemli görevidir. Shakespeare’in dediği gibi, “Doğduğu günde, bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünya’ya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek, çağımızın ne olup ne olmadığını ortaya koymak.”

 Tiyatro ayni zamanda kültürel gelişmeyi sağlayan, sihirli bir güçtür. Tiyatro, bu gücünü en etkin bir şekilde topluma aktaran bir sanat kuvvetidir. Toplumdaki aksamalar için, uyarı görevini üstlenmesi en önemli görevlerinden birisidir. Ayrıca daha yapıcı, doğru ve özgür düşüncenin oluşmasına katkı sağlar. Kültür zenginliği içinde önemli yeri olan tiyatronun gençlere öğretilmesi için daha etkin sanat politikaları üretilmelidir. Okullar, yerel yönetimler ve çeşitli kültür kurumlarında, gençlerin tiyatro eğitimine yönelmeleri konusunda çaba gösterilmelidir. Tiyatro eğitimi gençlere, dayanışmayı, paylaşmayı, sorumluluk duygusunu, düşünerek yorumlamayı, topluluk içinde doğru ve güzel konuşmayı öğretir.  Seyirciler üzerinde de, toplumsal duyarlılıklarının artmasını, insanı yakından tanımalarını, sorunlar üzerinde düşünmelerini ve sanata daha çok ilgi göstermelerini sağlar.

 Tiyatronun doğasında özgürlük vardır, haksızlığa karşı direnmek vardır. Tiyatro insanı, insana insanla anlatan tek sanat dalıdır. İnsanın ruhunu anlatır, insanın ruhuna iyi gelir. İnsana kültür kapısını açan büyük bir anahtardır. Bu gün baktığımızda teknolojinin hızla geliştiğini, insan refahının arttığını, hastalıkların azaldığını görüyoruz. İnsanoğlu yeryüzünü gezdikçe, toprağı kazdıkça geçmiş uygarlıkların izini buluyor. Hepsinde tiyatro başta geliyor. Eski Yunan'da Arkadia'nın başkenti olan yetmişbin kişilik Megalopolis'te kırkbin kişi için tiyatro vardı. Bugün Yunanistan'da hala kullanılan ellibeş basamaklı Epidauros tiyatrosu ondörtbin kişi alır. Dünyanın en dik tiyatrosu sayılan Bergama tiyatrosu onbeşbin kişi alır. Almanlar yakılıp yıkılan şehirlerinde hastaneden, üniversiteden önce on beş yılda tam yüz yeni tiyatro yaptılar. Hastane gövdelerin, tiyatro ruhların tedavi edilmesinde en uygun kaynaktır. Tiyatro okul kadar, hastane kadar önemlidir. Uzun bir süre tiyatrosuz kalan bir toplum, önce dilini yitirir, geleneğini unutur, sonra bütün geçmişle ilgili bağları çözülür. Tiyatronun en büyük etkisi sözle gelen anlatım gücüdür. Tiyatro, seyircinin doya doya içeceği bu söz yağmurudur. Ve en iyi tiyatro, gerçeğin kendisidir. Tiyatro sanatı seyircisini oluştururken bugüne ve geleceğe duyarlı, uzak görüşlü kuşaklar üzerine odaklanmalıdır.

Nazım’ın dediği gibi;“Yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,Anlamak, o, bir müthiş bahtiyarlık,Anlamak gideni ve gelmekte olanı.”

 Tiyatroyu anlamak hayatı anlamak ile özdeştir. Tiyatronun verdiği mutluluk unutulmaz. Haldun Taner'in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”, oyunundan Münir Özkul ile özdeşleşmiş tirat bizlere tiyatronun büyüsünü anlatır:“(...) Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok, olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. Görorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü satenik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. Virjinya’nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler. Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar.Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perde!“

 Gençlerin sanat konularında ki ilgisizliği, maalesef tiyatro içinde geçerli olmaktadır. Çoğu vakitlerini büyük alışveriş merkezlerinde, kafelerde geçiriyorlar. Kendilerine sanat rehberi olarak popüler kültürü seçiyorlar. Gerçi sanatı seven gençlerimizde var, fakat sayı olarak çok az. Denizyıldızı hikâyesindeki gibi, az olan sayı yeterli değildir. Tüm gençliği sanatla, tiyatroyla tanıştırmalı ve sevdirmeliyiz ki çağdaş dünyada hızla yerimizi alalım. Shakspeare,'Dünya bir sahnedir,'der. Bu sahnede çocuklarımıza tiyatro eğitimiyle doğruları, güzellikleri ve sorumluluğu öğretmeliyiz. Gençlerimizi kötü alışkanlıklardan kurtarmak, sanatın güzellikleriyle tanıştırmak, sosyalleşmelerini, araştırıcı ve uzak görüşlü olmalarını sağlamak için tiyatro sanatına ve bu konuda mücadele verenlere destek olmalıyız.  Tiyatro, toplum kültürünün aynasıdır.

 

 

 

63 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page