“Yetkililer artık gözünü bu bölgeye çevirmeli”
“Vatandaşlar çaresiz”
“Köyde büyüyen bir çocuk ilerleyen yaşlarında kanserle mücadele ediyor”
Lüleburgaz’ın Ergene Nehri kenarındaki Ovacık, Çiftlikköy ve Seyitler köy muhtarları, Ergene Nehri’nin bölgeye verdiği zararları anlattılar. Bölgede yaşayan vatandaşların çaresiz olduğunu belirten muhtarlar, köylerdeki genç nüfus düşüşü, artan kanser vakaları, toprağın zehirlenmesi, fabrikaların artırma kullanmaması gibi konulara değinerek devletin konuya el atmasını talep etti. Bölgedeki sorunların tahmin edilenden çok daha büyük olduğunu, gelip yerinde inceleme yapılması ve önlem alınması gerektiğini belirten muhtarlar, Ergene Nehri’nin Saray’dan Meriç’e kadar 200-250 kilometrelik bir hatta sahip olduğunu, bu kapsamda tüm Trakya’nın da ölmekte olduğuna dikkat çektiler.
Geçtiğimiz hafta Vatan Partisi Lüleburgaz İlçe Başkanlığı’nın öncülüğünde Ergene Nehri’nin kirliliği üzerine bir program düzenlenmişti.
Ulusal Kanal’ın düzenlediği programa Vatan Partisi Lüleburgaz İlçe Başkanı Şaban Kızıltan, Lüleburgaz Ziraat Odası Başkanı Selçuk Çamlıca ve Lüleburgaz’ın Seyitler, Çiftlikköy ve Ovacık köyleri muhtarları Mıstık Öner, Osman Güzel ve İlyaz Tokatlı katılıp Ergene Nehri’nin hemen yanında bölgenin sorunlarını anlatmıştı.
Yapılan programın ardından 9 Ocak Perşembe günü Ulusal Kanal’da canlı yayın programı gerçekleştirildi.
Ergene Nehri’nin çevreye verdiği zararları, yerel nüfusu ve tarımı nasıl etkilediğinin konuşulduğu programa Lüleburgaz’ın Seyitler, Çiftlikköy ve Ovacık köy muhtarları Mıstık Öner, Osman Güzel ve İlyaz Tokatlı konuk olarak devlet yetkililerinden yardım istediler.
Bölgede yaşayan vatandaşların çaresiz olduğunu belirten muhtarlar, köylerdeki genç nüfus düşüşü, artan kanser vakaları, toprağın zehirlenmesi, fabrikaların artırma kullanmaması gibi konulara değinerek devletin konuya el atmasını talep etti.
Bölgedeki sorunların tahmin edilenden çok daha büyük olduğunu, gelip yerinde inceleme yapılması ve önlem alınması gerektiğini belirten muhtarlar, Ergene Nehri’nin Saray’dan Meriç’e kadar 200-250 kilometrelik bir hatta sahip olduğunu, bu kapsamda tüm Trakya’nın da ölmekte olduğuna dikkat çektiler.
“HER ŞEY 1985 YILINDAN SONRA BAŞLADI”
Bölgedeki sorunların 1985 yılında başladığını belirten Lüleburgaz Ovacık Köyü Muhtarı İlyaz Tokatlı; “1985 yılından önce temizdi bu nehir. Biz gençliğimizde orada yüzmeyi ve balık tutmayı öğrendik. Ergene Nehri tüm Trakya’ya hayat veren bir nehirdi. İçerisinde birçok balık vardı. Nehirden balıkçılık ile geçimini sağlayanlar da vardı.
Ne olduysa 1985 yılından sonra oldu ve Ergene Nehri bir anda kirlendi, içerisindeki sadece balıklar değil tüm canlılar yok oldu. Hepsi öldü. Şu anda nehirde hiçbir canlı yok. Nehirde canlı olmasını geçtim, nehirden su içen bir canlı da ölüyor. Bölgede hayvancılık ile uğraşan kişiler hayvanlarının Ergene Nehri’nden su içmemesi için çaba gösteriyor. Su içen koyunların öldüğüne çok şahit olduk.” dedi.
Sorunun 40 yıldır belli olduğunu belirten Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner; “40 yıldır bu bölgedeki sorun belli ve herhangi bir değişiklik yok. 40 yıl önce burada bir temizleme çalışması yapıldı fakat sadece havzalar temizlendi, su değil. Buradaki durumun insanlara verdiği zarar başka bir boyut, tarıma ve hayvancılığa verdiği zarar başka bir boyut.
Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner: “Nehrin civarında bulunan köylerde kanser vakaları patlama yaşıyor şu anda. Bu durumla başa çıkamıyoruz. Sağlık Bakanlığı bizzat kendisi gelsin insanlara testler yapsın, kendileri görecekler durumun vahametini.”
Nehrin civarında bulunan köylerde kanser vakaları patlama yaşıyor şu anda. Bu durumla başa çıkamıyoruz. Sağlık Bakanlığı bizzat kendisi gelsin insanlara testler yapsın, kendileri görecekler durumun vahametini.” ifadelerini kullandı.
Çiftlikköy Muhtarı Osman Güzel ise; “Ben nehirden bir şişe getirdim buraya. Sayın bakanlar gelsin Trakya misafirperverliği ile tanışsın, misafirimiz olsunlar. Bölgeyi yerinde incelesinler.” diyerek çağrıda bulundu.
“GENÇ NÜFUSTA AZALMA VAR”
Programda genç nüfusun köyleri terk etmeye başladığını da belirten Ovacık Köyü Muhtarı İlyaz Tokatlı şunlardan bahsetti:
“Bunun yanında muazzam bir nüfus sorunu yaşıyoruz. Gençlerimiz köyleri terk ediyor. Zaten şartların zor olduğu tarımı Ergene Nehri sebebiyle de yapmak istemiyorlar ve köylerden gidiyorlar. Artık günümüz kızları da köye gelmek istemediği için iş gücünü oluşturan erkekler şehirlere taşınıp sanayide çalışıyorlar.
Ovacık Köyü Muhtarı İlyaz Tokatlı: “Bu Ergene Nehri meselesinden dolayı bir okulun kapandığını da belirtmek isterim. Torunlarım köye gelmek istemiyorlar kokudan dolayı, haklılar. Genç nüfusta inanılmaz bir düşüş yaşıyoruz. 1985’te köy nüfusumuz 980 kişiydi, şu an 500. Nüfus düşüşü yaşanıyor fakat bu sayıları incelerseniz, nüfus düşüşünden daha yüksek oranda genç nüfus düşüşü yaşandığını görürsünüz”
Bu Ergene Nehri meselesinden dolayı bir okulun kapandığını da belirtmek isterim. Torunlarım köye gelmek istemiyorlar kokudan dolayı, haklılar. Genç nüfusta inanılmaz bir düşüş yaşıyoruz. 1985’te köy nüfusumuz 980 kişiydi, şu an 500. Nüfus düşüşü yaşanıyor fakat bu sayıları incelerseniz, nüfus düşüşünden daha yüksek oranda genç nüfus düşüşü yaşandığını görürsünüz.
Sorun zincirleme bir sorun dersek yalan olmaz. Ergene tarıma, tarım nüfusa etki ediyor. Yetkililer artık gözünü bu bölgeye çevirmeli.
Bizim Ergene havzalarında arazilerimiz vardı ve oralarda babalarımız, dedelerimiz çeltik ile pancar ekiyordu. Pancar özellikle gelir kaynağımızdı. Ergene kirlendikten sonra hepimiz bunu bıraktık. Şu an ayçiçeği ve buğday ekiyoruz fakat nehir taştığı zaman zehirli tabaka toprakta kalıyor ve bitkiyi öldürüyor.
Ovacık Köyü Muhtarı İlyaz Tokatlı: “Şu an üretim yapacak genç nüfusumuz yok. Benden genç arkadaşlarım dahi kanserden öldüler. Umarım yetkililer artık bir çözüm bulur. Bizim hayatımız artık sona ermek üzere. Gençler ne yapacak?”
Şu an üretim yapacak genç nüfusumuz yok. Benden genç arkadaşlarım dahi kanserden öldüler. Umarım yetkililer artık bir çözüm bulur. Bizim hayatımız artık sona ermek üzere. Gençler ne yapacak?
Köy halkı toprağını satıyor, çiftçilikte yapmak istemiyorlar. Bizden sonraki nesil bizim gibi sahip çıkmayacak bu işlere. Dedelerimizden kalan toprakları satmak kolay çünkü alın teri yok. Babalar ve dedeler de vefat ettiği zaman satmalarının önünde engel kalmıyor.”
“FABRİKALAR ARITMA SİSTEMLERİNİ ÇALIŞTIRMIYOR”
Fabrikaların arıtma sistemlerinin maliyetlerinden dolayı sistemleri çalıştırmadığını iddia eden Çiftlikköy Muhtarı Osman Güzel de konu hakkında şunları kaydetti: “Kaybedecek bir zaman yok, o zamanı kaybedeli çok oldu. Şu anda bir an önce müdahale edilmesi gerekiyor. Arıtmaların kesinlikle çalışması gerekiyor. Bu arıtmaların yapılması zorunlu fakat çalıştırılmaları denetlenmiyor.
Adam şöyle düşünüyor; “Ben bu arıtmayı çalıştırırsam, bana çıkacak masraf ödeyeceğim cezadan daha yüksek” ve çalıştırmıyor. Ortada bir caydırıcı ceza söz konusu değil. Bir an önce çare bulmak gerekiyor.”
Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner: “Ergene Nehri Saray’dan Meriç’e kadar 200-250 km uzunluğunda bir bölgeye yayılmış durumda. Tüm bu alan arasında yaşayan insanları düşünün, bu alandaki sanayi işletmelerini de düşünün. Bölgede 7 bin civarından fabrika var. Bu fabrikalar atıklarını Ergene Nehri’ne döküyor.”
Bölgede 7 bin civarı fabrika olduğunu belirten Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner de; “Ergene Nehri Saray’dan Meriç’e kadar 200-250 km uzunluğunda bir bölgeye yayılmış durumda. Tüm bu alan arasında yaşayan insanları düşünün, bu alandaki sanayi işletmelerini de düşünün. Bölgede 7 bin civarından fabrika var. Bu fabrikalar atıklarını Ergene Nehri’ne döküyor.
Fabrikalarda arıtma sistemleri var ve kullanılması normal şartlarda zorunlu fakat kullanmıyorlar çünkü arıtma sistemlerini çalıştırmak masraflı bir iş. Denetlemeler yapılsa mecburen çalıştıracaklar fakat denetleme olmadığı için çalıştırmıyorlar. Bir yetersizlik söz konusu.
Sanayileşmeye biz karşı değiliz. Bölgenin kalkınması için önemli bir etken. Biz sanayileşmenin bu şekilde bilinçsizce yapılmasına karşıyız. Köyde büyüyen bir çocuk ilerleyen yaşlarında kanserle mücadele ediyor.
Yaz zamanlarında bölge dışında yaşayan kişiler 10-15 günlüğüne geliyorlar mangal yapmak, yeşilde kalmak için. Geldikleri gibi geri kaçıyorlar. Burada barınamıyorlar bir geceliğine bile olsa. Alışık olmayan insan Ergene Nehri’ne yaklaşamıyor bile.
Ergene ve Nehirden etkilenen bölgelerde tarım sulaması yapmak zaten imkansız. Çiftçilerimiz bu sebeple yer altı kaynaklarını kullanmayı tercih ediyor fakat orada da artık sona gelindi. Yer altı kaynaklarında belli bir mesafeden sonra metan gazı çıkmaya başlıyor. Çiftçi ne yapacak bu durumlarda? Tek çare fabrikalardaki arıtmaların çalışması.
Organize Sanayi Bölgeleri’nde yönetimlerin buraları kontrol etme hakkı var mı bilmiyorum ama denetleme şansı var bence. Eğer varsa neden yapmıyorlar? Her fabrikada bir arıtma var fakat çalıştırmıyorlar. Ergene içler acısı.” açıklamalarına yer verdi.
“BU KRİZ BÖLGESEL DEĞİL ULUSAL BİR KRİZ”
Konuşmasının devamında yaşanan krizin bölgesel değil ulusal olduğunu belirten Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner; “Gidip suyu kullanmamıza da gerek yok Ergene’den etkilenmek için. Ergene Nehri’ni sabah gözlemleyin. Dereden bir buhar ve koku yükseliyor. Su kullanılmasa bile oradan kalkan buhar ve koku da nüfuz ediyor insanlara ve mahsullere. Ben bir abimi kaybettim kanserden. İnsanlar ailelerini kaybediyor bu durumdan dolayı.
Trakya bölgesi Konya’dan sonra ikinci bölge tarım konusunda fakat Ergene Nehri’nin sorunları yüzünden tarım yapılamıyor. Ürünlerin miktarı yarı yarıya düştü. Eskiden buraya karpuz ekerdik, şimdi hiçbir şey ekemiyoruz. Biz tarımı zararına yapıyoruz şu anda. Ergene’nin toprağa da, canlıya da zararı var.
Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner: “Üniversitelerin Ergene Nehri hakkında yaptıkları çalışmalar da var. Hadi biz bir şey anlamıyoruz diyelim profesörlerde mi anlamıyor? Bu iş siyaset üstü tekrar altını çiziyorum. Bizden sonraki neslin kurtulması lazım”
Üniversitelerin Ergene Nehri hakkında yaptıkları çalışmalar da var. Hadi biz bir şey anlamıyoruz diyelim profesörlerde mi anlamıyor? Bu iş siyaset üstü tekrar altını çiziyorum. Bizden sonraki neslin kurtulması lazım.
Orada nehirde bulunan köprülerin ayakları dar. Ergene taşma yaptığı zaman o suyun şiddeti ile ağaçlar sökülüyor ve Ergene’nin ayaklarına takılıyor. 40 seneden beri temizlenmiyor bu nehir. Köprü ayakları tıkanıyor bu sefer. Bu ayaklar tıkandığı zaman su nereye gidecek? Tarlalara gidiyor oradan. Bu şekilde de mahsuller zehirleniyor. Bu mahsuller ne oluyor? Tüm Türkiye’ye satılıyor. Ben zehir var yok diyemem, onu İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri diyebilir. Ben toprak zehirli diyorum. Kaç kere altınız çizdik bilmiyorum fakat tekrar çizelim bu fabrikaların arıtmalarının çalıştırılması lazım.
Seyitler Köyü Muhtarı Mıstık Öner: Türkiye’de tarım biterse ne olması bekleniyor? Ülke adına bir kriz bu. Biz sulama yapmadan nasıl mahsul alalım? Yer altı kaynağı konusunda kanunen 10 metreden aşağı inemiyorsun. Nasıl yapacağız biz bu işi?
Türkiye’de tarım biterse ne olması bekleniyor? Ülke adına bir kriz bu. Biz sulama yapmadan nasıl mahsul alalım? Yer altı kaynağı konusunda kanunen 10 metreden aşağı inemiyorsun. Nasıl yapacağız biz bu işi?
Bu bölgede üniversitelerin, yetkililerin geniş kapsamlı bir çalışma yapması gerekiyor. Küçük çocuklarda hastalık kol geziyor bizim onları kurtarmamız lazım, devletin kurtarması lazım. Ben üstüme düşeni yapıp burada anlatırım. Devletin gelip bu sorunu çözmesi lazım. Sizin görüntülerinizde var sizce bu nehirde akan şey su mu?” dedi.
“TRAKYA ÖLECEK”
Bir an önce çözüm bulunmazsa tüm Trakya’da akan Ergene Nehri’nin Trakya’yı yok edeceğini belirten Çiftlikköy Muhtarı Osman Güzel; “Taşmalar meydana geliyor bu nehirde sürekli ve taşmalar yaşandığında çevrede bulunan mahsuller çöp oluyor. Zaman içerisinde toprak bu suyu çekiyor ve içme sularına da karışıyor bu nehrin suyu. Artık bazı yerlerde içme suyu sıkıntıları da yaşanmaya başladı, önümüzdeki yıllarda bu artacaktır. Eğer bu duruma bir an önce çözüm bulunmazsa Edirne’ye kadar her yerde aynı şeyler yaşanmaya devam edecek ve Trakya ölecek.
Dereden o buhar yükseldiği zamanlarda camları açamıyoruz, dışarı çıkamıyoruz. Yaz zamanları buhar geçinceye cam açamıyoruz. Biz de Ergene Nehri gibi can çekişiyoruz. Ulaş’ın oradan gelen o deri fabrikaları ve diğer yerlerden gelen atıklar birleşince bunlar oluyor maalesef.
Çiftlikköy Muhtarı Osman Güzel: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın arıtma tesisleri kurduğu biliniyor fakat bölgede yeterli, gözle görülür bir iyileşme yok. Yaşadığımız şey ortada bunu gözle görüyoruz, burunla kokluyoruz. Somut bir durum bu. Biz artık çaresiziz, derdimiz geleceği kurtarmak”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın arıtma tesisleri kurduğu biliniyor fakat bölgede yeterli, gözle görülür bir iyileşme yok. Yaşadığımız şey ortada bunu gözle görüyoruz, burunla kokluyoruz. Somut bir durum bu. Biz artık çaresiziz, derdimiz geleceği kurtarmak.
Bundan 7-8 yıl önce bir sel felaketi meydana geldi. Benim köyümün girişindeki köprünün iki başı da açıldı. Şu an oralara dolgu yapıldı fakat zaman zaman çökmeler ve açılmalar oluyor. Biz bunu sayın Valimiz Uğur Turan’a da bildirdik.
Bu sel döneminde deremizde ne kadar pis su varsa bütün tarlalarımıza yayıldı. Biz buralara mahsullerimizi ektik mecburen. Normalde iklimimiz de toprağımız da tarıma çok uygun. Ekim yaptıktan sonra ikinci ürünü bile alma şansımız var fakat yapamıyoruz. Biz üretmek istiyoruz. Üretelim ki kazanalım. Eğer sorunlar çözülürse tarım alanında büyük bir kalkınma yaşarız.
Eskiden bölgede hayvancılığı da çok yapıyorduk fakat artık hayvancılık için yeterli şartlara sahip değiliz. Yetkililerin sesimizi duyması lazım. Biz durmayacağız. Sesimiz duyulana kadar bunları dile getireceğiz. Kimseyle bir derdimiz yok, derdimiz siyaset değil. Biz çaresiz durumdayız.” ifadelerinde bulundu.
Comments