GELECEK GÜZEL GÜNLERE
Hava kurşun gibi ağır!
Bağır
Bağır
Bağırıyorum
Koşun
Kurşun eritmeye çağırıyorum…
O diyor ki bana; sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana…
“Dert çok
Hemdert yok”
Yüreklerin
Kulakların sağır
Hava kurşun gibi ağır
Ben diyorum ki ona;
“Kül olayım
Kerem gibi yana yana
Ben yanmazsam
Sen yanmazsan
Biz yanmazsak
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa
Hava toprak gibi gebe
Hava kurşun gibi ağır
Bağır
Bağır
Bağır
Bağırıyorum…
Koşun
Kurşun
Eritmeğe
Çağırıyorum…
Taksim Meydanı’nda on bin, on beş bin doldurmuşlar. Gözlerimiz onda, yüreğimiz onda. Tüm dikkatimizde… Sesi hepimizin içine, taa en derinlere uzanıyor. O sesi duyup, o sese katılmamak olanaksız. Binlerce insan, hep beraber söylüyoruz Nazım’ın dizelerini. İnanıyoruz. Hava kurşun gibi ağır olsa da kurşunu eriteceğiz. İnanıyoruz yanmak zorunda kalsak da, dünyadaki karanlığı da, biz, evet biz, aydınlığa dönüştüreceğiz.
Ne büyük bir heyecan, ne müthiş bir güç oluşturuyoruz. Heyecanımızın da gücümüzünde kaynağı o. ‘O’ ‘uçuyor’ bizi de uçuruyor. Onunla mutluyuz, heyecanımızla, gücümüzle, inancımızda, ideallerimizle mutluyuz.
O, Genco Erkal’dı.
Gelecek, güzel günlerin habercisiydi. Kuşku duymadığımızda ise 70’li yıllardaydık.
O bir tiyatrocuydu.
Tiyatro onun yaşam biçimiydi.
Tiyatro onun can damarı, canı, kanı, tüm benliği, kimliği kişiliğiydi….
Comments