Sabahattin Ali deyince her şeyden önce aydınlığa, ışığa, insanın ve toplumun mutluluğuna adanmış bir yaşam ve boyun eğmeyen, güçlü, mücadeleci bir karakter geliyor aklıma. “Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül aldırma/ Ağladığın duyulmasın/Aldırma gönül aldırma” dizelerindeki onurlu yaşamı bizleri etkiliyor. Sinop Cezaevi duvarlarından yankılanan “Dışarıda deli dalgalar/Gelip duvarları yalar/Seni bu sesler oyalar/Aldırma gönül aldırma” sesleriyle güçleniyor. Sabahattin Ali bütün ömrünü insanlara daha faydalı olmaya adamış bir edebiyatçıdır. Toplumcu düşüncelere sahip olması ile de güçlü, gerçekçi yapıtlara imza atmış önemli bir şair ve yazardır. Sabahattin Ali’nin 1907’de Gümülcine’de başlayan yaşam öyküsü, Balıkesir ve İstanbul’da devam etmiştir. Babası yüzbaşıydı. Sabahattin Ali ilkokul çağında ailesiyle Çanakkale’ye gitti. Dört yıl kaldıkları bu çevrede, Çanakkale savaşlarını bir çocuk olarak bütünüyle yaşadı. 1918’de emekli olan babası, ailesini İzmir’e götürdü. Daha sonrada annesinin ailesinin yaşadığı Edremit’e göç ettiler.
Sabahattin Ali güçlü bir araştırmacıydı. Hiçbir şeyi sorgulamadan kabul etmeyen, çağının dünya düzenini eleştiren muhalif bir tavrı vardı. O, yaşamı boyunca sürekli olarak hor görülen, aşağılanan, suskun kitlelerin sesi olmaya gayret etti. Bunun için her şeyi göze aldı, görevden alınmayı, işini kaybetmeyi, suçlanmayı, mimlenmeyi. Gözü pek, cesur bir aydındı. Yolunu aydınlatan adalet ışığına her zaman güvendi. İstediği insanların sömürülmemesi idi. İnsanların mutlu yaşaması en büyük isteği idi. Yeryüzü barışla dolsun, insanlar kardeş olsun istedi. Kadınlar aşağılanıp sömürülmesin, kötülüklere bulaştırılmasın diye uğraş verdi. Sabahattin Ali, edebiyatımızın vicdanını oluşturan sanatçıların en başında geliyordu.
Öykülerinin özellikleri; konularını toplumsal sorunlardan aldı. Ülkemizin yaşamından aldığı gözlem ve yaşantılara dayanan öykülerinde, gerçekçi bir tutumla, insanların acılarını, yaşadıkları eşitliksiz ortamı işledi. Öykülerinde olay örgüsündeki sağlamlık, betimlemelerdeki ustalık ve ayrıntıların kullanılışındaki ölçülülükle, günümüz öykücülüğünün önemli adlarından biri olmuştur Sabahattin Ali.
Yazar bitmek tükenmek bilmeyen sorunlar, baskılar karşısında yurt dışına gitmeyi düşünür. Fransa’ya gitmek için pasaport almak ister, fakat müsaade edilmez. Sonunda kaçmayı kararlaştırır. Cezaevinde birlikte yattığı birinin aracılığıyla Ali Ertekin ile tanışır. O sırada Sabahattin Ali bir arkadaşının kamyonunu çalıştırmakta, nakliyecilikle uğraşmaktadır. Ali Ertekin şoför yardımcısı olarak alınır ve 31 Mart 1948’e Kırklareli’ne hareket edilir. Kızılcıkdere köyünde kamyondan inilir ve kamyon geri gönderilir. Sabahattin Ali Üsküp beldesinin Sazara (Çukurpınar) köyü yakınlarındaki ormanda Ali Ertekin tarafından 2 Nisan 1948 tarihinde öldürülür. Ölüsü 16 Haziran 1948’de bir çoban tarafından görülerek jandarmaya bildirilir. Cenaze tanınmaz haldedir; sonradan Bulgaristan’a adam kaçıran bir örgütün yakalanması dolayısıyla bu cesedin Sabahattin Ali’ye ait olduğunu Ali Ertekin açıklar. Aslında ölümüyle ilgili sır perdesi henüz tam olarak aydınlatılmış değildir. Sabahattin Ali’nin ne yazık ki mezarı bile bilinmemektedir.
Eserlerinin çoğunda kişilerin iç dünyasına, ruhsal çatışmalarına ve çelişkilerine başarıyla nüfuz eder. İçimizdeki Şeytan ve Kürk Mantolu Madonna adlı romanlarında kişilerin iç yaşantılarına, bunalımlarına da yer vererek onlara ruhsal derinlik kazandırmıştır. Kürk Mantolu Madonna’nın kahramanı Raif’in bir aşk eksenine odaklanan yaşamı, özellikle ruhsal çözümlemeleri başarılıdır. Sabahattin Ali iyi bir gözlemcidir. Yaşadığı çevre içindeki kişileri dönüştürerek yazan edebiyatçının Kuyucaklı Yusuf’u, yazarın Aydın cezaevinde tanıdığı bir kişidir. Bu sonuçta, Sabahattin Ali, üretken ve yaratıcı bir yazar olarak edebiyat, mizah ve sanatın unutulmazları arasındaki seçkin ve sağlam yerini almış bulunuyor. Günümüzde yapıtlarıyla topluma ışık tutmaya devam eden Sabahattin Ali, yaşamıyla, inanç ve değerleriyle, toplumsal olgular karşısındaki davranış, tavır ve tutumuyla da örnek bir insan olarak hatırlanacak daima. İyi ki bu dünyadan Sabahattin Ali geçti.
“Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikâyecilerinin en kuvvetlisidir.”Reşat Nuri Güntekin’in bu sözü, Yazarın edebiyat dünyasındaki yerinin önemini bize vurgulamaktadır. Nâzım Hikmet, onun için, “Türk edebiyatının ilk gerçekçi hikâye ve romancısıdır.” diyordu. Nurullah Ataç 1934’te ilk kitabı için şunu yazmıştı: “Sabahattin Ali anlattığı hikâyelerle bizi inandırıyor.”
S. Ali'nin bestelenen birçok şiiri de vardır. Bazıları: Aldırma Gönül, Leylim Ley, Ben Gene Sana Vurgunum, Göklerde Kartal Gibiydim.İngiltere’de 2016 yılında Kürk Mantolu Madonna romanı İngilizceye çevrildi. Ülkede en çok satanlar listesinde yer alan bu roman çok sevilmiş. Hayatının büyük aşkını ıskalayan bir adamın yürek parçalayan öyküsü İngiliz edebiyatseverleri oldukça etkilemiştir.
Comments